Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Astrolojide Evler

Eminim astrolojiye merak salmış birçok kişi nedir bu ev meselesi dediği bir noktadan geçmiştir ya da geçecektir :) Hap bilgilerle hangi evin ne ifade ettiğini açıklayacağım ve yöneticilerinden bahsedeceğim. 1. Ev: Yükselen burcun bulunduğu evdir. Kişinin karakteri, dışarıdaki insanlar tarafından nasıl algılandığı, fiziksel görünüşü gibi özellikler 1. evden anlaşılır. Koç burcunun yönetimindeki evdir (bu konuya sonra geleceğim). 2. Ev: Maddi olanaklar, kişinin nasıl para kazanacağı ve önemsediği değerlerle ilgili ipuçları verir. Boğa burcunun yönetimindedir. 3. Ev: Kişinin zihninin işleyiş biçimini ve insanlarla nasıl iletişim kurduğunu anlatır. İkizler burcunun yönettiği evdir. 4. Ev: Kişinin ailesi, kökleri, geçmişi ve karması hakkında bilgi verir. İleride kuracağı yuvayla ilgili fikir verebilir. Yengeç burcunun yönetimindedir. 5. Ev: Aşk hayatını ve çocuk sahibi olma konularını gösterir. Aynı zamanda yaratıcılık ve yaratım enerjisinin evidir. Aslan burcunun yönetiminde

Astrolojik Kimliğiniz, Diğer Bir Deyişle: Doğum Haritası

    Doğum haritası nedir, ne değildir? Doğum haritasıyla neleri anlayabiliriz ve ne yapabiliriz? Gelin bu yazıda hep beraber bakalım :) Doğum haritası, diğer adıyla yıldız haritası veya horoskop; kişinin doğduğu anda gökyüzünde bulunan gök cisimlerinin konumlarının, birbirleriyle olan açılarının ve evlerdeki yerleşimlerinin gösterildiği haritadır. Bu harita bize kişinin karakteri, eğilimleri, güçlü ve zayıf yanları hakkında bazı potansiyelleri gösterir. Sembolleri okuyarak ihtimaller dahilinde yorum yaptığımız doğum haritası fal değildir ve geleceği göstermez. Unutulmamalıdır ki her insan yaratılışı gereği bazı yönlerden güçlü ve bazı yönlerden zayıf bir benlikle hayatını deneyimlese de, bir noktada “ne olacağını” kendisi seçer ve yönlendirir. Peki madem kendisi seçiyor, neyi görmeye çalışıyoruz? Doğum haritasının kişiye faydası, kendisini bulmak için gideceği bu yolda karşılaşabileceği zorlukları ve ona yardımcı olacak güçlü taraflarını görebilmesini sağlamaktır. D

Dali ve Bilinçaltı Resimleri

    Sürrealist sanatçıların birçoğu dış dünya realitesinden çıkar ve kendi özünün derinliklerine dalar. Psikanalizin popülerleşmesinden etkilendiği düşünülen bu sanatçılar, bilinçaltını sanat için sınırsız ve özgün bir kaynak olarak değerlendirir ve eserlerine aktarırlar. 20. yüzyılda doğanın keşfedildiği, teknolojik gelişmelerin yaşandığı bir dünyada keşfedilmemiş olan sadece insanın kendisiydi, insan bir kapalı kutuydu. Bilinçaltı araştırmaları bu dönemde büyük merak uyandırdı ve yeni bir akımın ortaya çıkmasına yardımcı oldu. Sürrealistler görsel gerçekliğin dışına çıkarak içselliğin sanatsal keşfine yöneldiler.   Sanatla pek ilgilenmeyen kişilerin bile aşina olduğu ressam Salvador Dali, sürrealizm akımının en önemli temsilcilerinden biri olmuştur. Henüz gençlik yıllarında kariyerinin başarılı olacağına dair ipuçları veren gerçekçi resimler yapmasına rağmen, yeni bir sanat formu ya da kafa tutacağı bir meydan okuma arayışı o zamanlar dahi belli olan bir sanatçıdır.

Avrupa Kıtasına İsmini Veren Mitolojik Karakter Europa ve Onun Hazin Öyküsü

  Zeus, diğer adıyla Jupiter; Kronos ile Rheia’nın son çocuğudur. Kronos, babası Uranos’un başına gelenlerden ders almıştır. Kendisi gibi, babasını alt edecek bir çocuğunun olmasından korkar ve Rheia’nın doğurduğu her çocuğu yutar. Rheia, Zeus’u gizli doğurabilmek için Gaia ile Uranos’un yardımıyla Girit adasına gider. Burada Zeus’u doğurur ve bir mağaraya saklar. Savaş erleri ağladığında duyulmasın diye oklarıyla sesler çıkarıp bu bebeği korurlar. Amaltheia adındaki bir keçi Zeus’u besler. Zeus bu adada gizlice büyürken Rheia, koca bir taşı beze sarıp Kronos’u kandırır.   Zeus büyüyünce babası Kronos’a, şimdiye kadar yuttuğu bütün çocukları kusturur. Ve babasıyla savaşıp, galip gelir. Evrenin egemenliğini eline geçirdikten sonra Olympos’a taht kurar. Tanrıların tanrısı, tanrıların ve insanların babasıdır. Zeus kız kardeşi Hera’yla (Juno) evlenir. Onca aşk yaşadığı kadının arasında Hera, Zeus’un resmi olarak karısı olabilmiş tek kadındır. Zeus bir kış günü soğuktan

Venüs'ün Doğuşu

  Mitoloji öyküleri, özellikle Rönesans döneminde İtalyan halkı içindeki okumuş tabaka tarafından sevilmeye başlandı. Bu öyküler, onlar için hoş ve eğlenceli masallar olmaktan çok daha fazlasıydılar. İtalyan halkı antik çağdaki insanların zekalarının üstünlüğüne inanıyordu ve inanışlarına göre bu mitolojik öyküler doğadaki gizemli olaylar hakkında bazı gerçeklik payı taşıyordu. Bu insanlara göre Venüs’ün doğuşunun öyküsü, tanrısal güzellik bildirisini yeryüzüne getiren gizemin sembolüdür. Tablo, güzellik tanrıçası Venüs’ün (Afrodit olarak da bilinir) doğumunun ardından sahile savrulduğu anı simgeler. İtalyan ressam Sandro Botticelli tarafından Floransalı Medici ailesine, Castello’daki köşkleri için 1485 yılı dolaylarında yapılmıştır. Eser ahşap üzerine suluboya tekniğiyle resmedilmiştir.   Yunan mitolojisine göre Venüs, Dev Kronos’ un babası Uranüs’ü hadım edip cinsel organını okyanusa fırlatmasıyla su yüzeyinde oluşan köpüklerden doğmuştur. Resimde, gül yağmuru ortasınd

Hiçbir Şey Bilmediğini Bilen Adam

Bir adam düşünün, sadece “çok soru sorduğu için” öldürülüyor. Hayalinizde canlanmıyor değil mi? Günümüzde bunu bir suç olarak düşünmek bile trajikomik gelirken, Sokrates 2400 yıl kadar önce Atina’da tam da bu sebeple ölüme mahkum edildi. Gençliğinde askerdi, orta yaşlarda pazar yerinde insanlara tuhaf sorular sorardı. Soruları basit gibi görünürdü, ama öyle değillerdi. Sokrates, insanların bildiklerini düşündükleri şeyleri gerçekten bilmediklerini tekrar tekrar kanıtlardı. İnsanların gerçekte anladığı şeyin sınırlarını açığa çıkarmayı ve yaşamlarının temeli yaptıkları varsayımları sorgulamayı seviyordu. Herkesin ne kadar da az bildiğini fark etmesiyle son bulan diyalog, onun için bir başarıydı. Sokrates hiçbir şey bilmiyormuş gibi konuşarak, insanları mantığını kullanmaya zorlardı. Cahili oynardı. Buna “Sokratesçi ironi” denir. Bu şekilde sürekli Atinalıların düşünce biçimlerindeki boşlukları ortaya çıkarıyordu. Meydanın tam ortasında Sokrates’le bir karşılaşma, alaya alınıp herkesin i

Sanat Nedir?

Merhaba :) İlk blog yazımda en iç içe olduğum alanın, sanatın, hep tartışılagelmiş sorusu “Sanat Nedir?”e dair bazı filozofların ve sanatçıların görüşlerini paylaşmak ve konuyu kendimce irdelemek istedim. Bilgiye aşık bir insan olarak okuduğum bloglarda “hoş geldiniz, merhaba, iyi okumalar” vb. şahsi girişleri hep atlarım :D Hızlıca koşarak bilgiye kavuşmak isterim. Bu girişi sadece bu yazıya mahsus yapıyor ve kısa(!) kesiyorum, keyifli okumalar :) Sözlük anlamına göre sanat; bir duygunun, tasarımın, güzelliğin vb. dışavurumunda, anlatımında kullanılan yöntemlerin tümü, bu yöntemlerle ortaya konulan üstün yaratıcılık olarak tanımlanır. Bu tanımı biraz açmak gerekirse, sanat; insanların yaratıcılığının, yeteneklerinin ve düş gücünün; mimari, resim, heykel, tiyatro, müzik ve edebiyat gibi çeşitli sanat etkinliklerinde biçimlenmesidir. Sanat kelimesi Arapça kökenli bir kelimedir ve sana’a kelime kökünden gelen “yapmak, üretmek” anlamında bir mastardır. Bu yapma ve üretme işi sıradan bir e